Perakendeciliğin tarihine kısa bir bakış.
Perakendeciliğin Dünya ve Türkiye
ölçeğindeki gelişiminde kısa bir ufuk turu yapalım. Dünya tarihine dönüp
baktığımızda ticaret ve perakendecilik değişik format ve ortamlarda hep olagelmiştir.
Perakendecilik birtakım değişiklikler içerse de özü hep aynı kalarak gelişimine
devam edecektir.
Perakendeciliğin ve alışveriş
merkezlerinin başlangıç tarihi olarak gerek yaptığım araştırmalar, gerekse
perakendecilik gurusu ve uzmanların da ittifak ettikleri, dünyada modern
anlamda ilk alışveriş merkezi ( SARAY’I ) KAPALI ÇARŞI’dır. 1461 yılında FATİH
SULTAN MEHMET tarafından yaklaşık 31 hektar alan üzerine kurulu olarak, her türlü
değişik ihtiyaç maddelerinin günümüz anlamındaki butik tarzındaki yüzlerce
hatta binlerce dükkanda satışa sunulduğu bu muhteşem eser kişilik ve kimliğini
yitirse de günümüze kadar da ayakta kalabilmeyi başarmıştır. Yine aynı yıl açılan,
bütün dünyadan değişik amaçlarla gelen araştırmacı ve entellektüelin ilgi
gösterdiği bir mekan olan SAHAFLAR ÇARŞISI günümüzdeki Fransa’daki FNAC vb. gibi
mağazaların ilk örnekleridir. Yine 1660 yılında açılan MISIR ÇARŞISI da ihtisas
mağazacılığının ilk örnekleri olarak kabul edilebilir.
Modern anlamda perakendeciliğin
başlangıcına baktığımızda 40, 50 yıllık bir geçmişe sahip olduğunu görmekteyiz.
Global bir bakış açısı ile değerlendirdiğimizde ise perakendeci zincirlerin
başlangıcını 1950’li 60’lı yıllar olarak kabul edebiliriz.
Dünyanın en büyük perakendecisi
WALL MART’IN başlangıcı 50li, 60lı yıllarda, yine Promedes gurubu ile
birleştikten sonra Avrupa’nın en büyüğü konumuna gelen CARREFOUR da ilk
mağazasını 1963 yılında açmışlardır. Yine onların kurulmaya başladığı
tarihlerde yani 60lı 70li yıllarda KAPALI ÇARŞI da İstanbul’un geçirdiği büyük
ekonomik değişim ve sosyal sarsıntılardan kendi payını alarak batı çarşılarının
zevksiz ve kalitesiz kopyaları ile donatılır. Orijinal mimari gider yerini
kimliksiz ve kişiliksiz bir görünüme terk eder.
Perakendecilikte
90’lı yılların başları ise perakendecilerin gerçek manada yıldızının parladığı
yıllar olmuştur. Ülkemizde de uluslar arası şirketlerin pazara girişleri ile
ciddi bir ivme ve hız kazanmıştır. Metro, Carrefour gibi yabancı şirketler,
pazara dinamizm ve yeni bir yorum deneyimleri ile de, adeta yerli firmalara da
rekabet edebilmeleri için kendilerine çeki düzen vermeleri gerektiğini
hatırlatıyordu.
Ülkemize
baktığımızda da perakendecilik 1955–56 yıllarında devlet desteği ve eliyle GİMA
VE MİGROS’ la başladığını 1973 yılında <Büyük Mağazaların Teşviki Kanun
Tasarısı > ile canlandırılmak istendiğini ve yine o yıllarda özellikle esnaf
ve bakkallar odası gibi kuruluşların direnci ile konunun doğal akışına bırakıldığı
gözlenmektedir.
Değişen ve
gelişen süreç içerisinde pazarda perakendeciler lehine işleyen süreç,
geleneksel tercihlerde de değişiklikler yaratmış bu durum da perakendecilerin
lehine bir gelişme olmuştur. Perakendeciler karşısında bakkalların içinde
bulunduğu durum tüm dünyada benzeri şekilde cereyan etmiştir. Bu süreç belli
bir süre sonra da zincirlerin aynı Avrupa ve Amerika’da olduğu gibi kendi
aralarında Pazar payını artırabilmek için birbirleri ile evlendikleri, hatta
satın almaların yaşandığı bir süreç olarak devam edecektir. Fakat dünyanın
hiçbir yerinde sayıca azalsa bile geleneksel perakendeciler hiçbir zaman yok
olmamış ve olmayacaklardır. 1960’lı yılların başında Fransa’da 60 ile 80
arasında zincir faaliyet gösterirken bugün bu rakam bir elin parmakları kadar azdır.
Yine İngiltere’de başka bir zinciri alarak büyüyen ASDA zincir mağazaları 1999
yılında Amerikan Wall Mart tarafından satın alınmıştır. Yine global pazarda
rekabet edebilmek için Carrefour Continent’i satın almıştır. Bu firma
büyümesini pazardaki rakiplerini bir bir satın alarak gerçekleştirmektedir.
Şu anda
perakendecilikte dünyanın geldiği nokta, bu büyük pazarda bir elin parmakları
kadar firmanın ayakta kalabileceği öngörüsü şeklindedir. Bu nedenle birçok büyük
firma özellikle Amerikan devi Wall Mart ile rekabet edebilmek için alım
stratejilerini birleştirmeyi düşünmektedir. Bu firma Avrupa da diğer zincirleri
birer bir er satın alarak pazarda adeta tekelleşmeye doğru gitmektedir. Zaten
dünyanın önde gelen ilk 10 perakendecisinin önemli kısmı Amerikan firmalarıdır.
Ülkemizdeki
duruma gelince, özellikle perakendeciliğin meslek olarak görülmemesine, değişim
ve gelişmelerin epeyce geriden takip edilmesine rağmen; Perakende sektörü ileriye
dönük halâ çok ciddi bir pazar olarak karşımızda durmaktadır. Sağlıklı sonuç
alınabilmesi açısından mağazacılığın da ülkemizde belli bir temele oturtulması
gerekir. Perakendecilerin kârlılığının reel faaliyetlerden oluşması
sağlanmalıdır. Kaldı ki ülkemizde birçok mağaza zinciri ciddi zararlar
içerisindedir. Çünkü mağazacılığın giderleri de çok yüksek düzeydedir. Repo, faiz vb.
nedenlerle ödemelerini geciktiren, üretici veya dağıtıcının parasını zamanında
ödemeyenler hakkında müeyyide uygulanmalıdır. Destek ve teşvikler tüm
müteşebbisler için adil olmalıdır. Yabancı sermayeli şirketlerin ülke yararına
ne kadar katkı yaptığı ve ne kadar vergi verdiği ve kazancını yurt içinde mi
değerlendirdiği gibi hususlar üzerinde durulmalıdır. Sırf yabancı sermaye
diyerek verilen ya da verilecek ayrıcalıkların Türk perakendeciliğinin de
sonunu getireceği üzerinde önemle durulması, Ülkemizin içinde bulunduğu ortamda
yabancı şirketlerin pazara girmek için fırsat kolladığı ve kelepir fiyatlarla
Türk şirketlerini elde etme düşüncesinin olduğu unutulmamalıdır.
Avrupa Birliği
kriterlerine uyum çalışmalarının devam ettiği ve önümüzdeki 5–10 yıllık bir
sürece rağmen Türkiye, yüksek potansiyeli ve geçmişinden bugüne taşıdığı yüksek
değerle hala dünyanın cazibe merkezlerinden biri, hatta en önemlisidir.
Hiçbir kişi
veya kurum değişim rüzgârlarının önünde duramaz, çok sert esen bu rüzgârlar
esmeye başladı mı direnenleri de içine alır ve beraberinde götürür.
Unutulmamalıdır ki, değişim değişmeyen bir süreçtir ve
önce direnmeye çalışanları değiştirerek işe başlar.
Sağlıcakla
kalın..
Necmettin
Kuru
Pazarlama ve Yönetim Danışmanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder