PROFESYONELLERLE ÇALIŞMAK
VE KURUMSALLAŞ(AMA)MAK
Aile şirketi yapılanması Ülkemizde de Dünya da olduğu
gibi en yaygın şirketleşme modeli olarak karşımıza çıkıyor. Bu yapılanma şeklinin yaygın olması, şirket
kuruluşundaki kolaylıklar, üst sermaye limitinin olmaması, hızlı karar
alınabiliyor olması, esnek yönetim vb. gibi olumlu yanlarının olması bunda
önemli bir etken.
Şirketlerle ilgili genel bir tabir vardır; “Şirketi
birinci kuşak kurar, ikinci kuşak yönetir, üçüncü kuşak batırır.” diye. İşte
günümüz Aile Şirketlerinde istisnaları hariç, durum aslında çok da farklı
değildir. A.B.D'de yapılan bir araştırmaya
göre, birinci kuşakta son bulan aile şirketi sayısı oranı % 80, ikinci kuşağa
ulaşanların oranı % 16,
üçüncü kuşak ve sonrasına devam edenlerin sayısı ise ancak % 4
olmaktadır. Ülkemizde bu
konuda yapılmış bir araştırma bulunmamakla birlikte toplumumuzun kültür
yapısının, kendi kurduğu bir
işi başkasına emanet etmeye yatkın
olmadığı gerçeği altında yukarıdaki oranların üzerinde bir sonuç bulunacağı
rahatlıkla söylenebilir. Dünyada aile şirketlerinin ortalama yaşam süresi 24 yıl
olarak kabul edilmektedir. Türkiye’de ise bu durum Dünya ortalamasının çok
altındadır.
Ülkemizde Şirketi
kuran birinci kuşak genelde klasik yönetim anlayışıyla şirketi belirli bir yere
getirir ve ikinci kuşağa devreder. İkinci kuşakta babadan aldığı iş terbiye ve
kültürüyle, üzerine kendinden de bir şeyler katarak işi devam ettirmeye
çalışır. Şirketin profesyonellerle beklide ilk tanıştığı dönem genel de ikinci
kuşağın iş başında olduğu dönemdir. Dışarıdan alınan profesyonellerin kuruma
uyum sağlaması, kurum tarafından kabul görmesi, aynen vücuda nakil edilen bir
organın uyum sağlayabilmesi gibi zor bir süreçtir. Bu süreç Yönetim desteği ve
alınan başarılı sonuçlarla ve uyumlu bir ekip çalışmasıyla daha az bir
zorlanmayla atlatılabilir. Profesyonel
yöneticilerin ve çalışanların ücret skalası belirlenirken, şirketin sektörsel
konumu dâhilinde piyasadaki en iyi ücretin verilmesi amaçlanmalıdır. Şu
unutulmamalıdır ki, Profesyonelleri ve çalışanları şirkette tutan en önemli
unsurların başında; maddi kazançların yanında, kuruma olan aidiyet duygusu,
taltif ve takdir edilme gelmektedir. Kurum kültürü bir işletme için çok
önemlidir. Kurum kültürünün; çalışan insana değer veren ve çalışmasını
geliştiren, tüm çalışmalarda devamlılık arz eden, yeniliklere açık, meşru
çerçeve içinde para kazanmayı amaçlayan, ancak insani değerlerden ödün
vermeden, birlikte çalıştığı insanlara, müşterilerine ve topluma karşı
sorumluluklarını bilen ve ülkesinin gelişmesine, eğitimine katkıda bulunan bir
yapı içinde oluşması gerekir. Profesyonel yöneticiler ve çalışanlar özel
günlerinde anılmalı (doğum günü, evlilik yıldönümü, bayramlar vs.), hediye
gönderilmeli, hastalık ve ölüm gibi durumlarda kendisine ve ailesine her türlü
maddi ve manevi destek gösterilmelidir. Sağlıklı iken verimli çalışan kişiye,
hasta olduğunda maddi/manevi destek olmamak insanlığa sığmadığı gibi, firma
kültürüyle de hiç bağdaşmaz.
Profesyonellerle çalışmaktaki maksat; şirketin
kişilere bağlı, sistemsiz ve plansız çalışmasından, kurumsal, planlı ve
sürdürülebilir verimli ve kârlı bir yönetim şekline geçebilmesidir. Bu süreçte
en önemli problemler; yetki devrinin tam olarak sağlanamaması, güvensizlik,
duygusallık, kayıt dışılık, aile ve işin iç içe geçmesi, plansızlık, nepotizm,
değişime direnç ve finansal problemlerdir. Profesyonellerle
çalışılırken en sık yapılan hataların başında da işler rayına girmeye
başladığında otorite kaybetme korkusunun da etkisiyle artık işler nasılsa
yürüyor, onlar olmadan da, kendimizde götürebiliriz yanlışına düşülmesidir.
Amerika’da döneminin en zengini olan
Rockefeller’e sormuşlar : “Bu kadar başarılı olmanızın sırrı nedir diye? O’da;
İşin başına işinin ehli insanları getirdim ve işlerine hiç karışmadım demiş.”
Sevgi ve saygıyla kalın.
Necmettin Kuru
Yönetim ve Pazarlama Danışmanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder